22 Haziran 2009 Pazartesi

KELDAĞ'A ÇIKARKEN


Gün gelir bir gün keldağ'a (cobaraklıya) çıkmaya karar verirsin.Akşam yarın ki gideceğin keldağı hayal eder ve onun hayaliyle uyursun.Saatini kurmuşsundur erken kalkıp keldağa gitmek için.Sabah daha güneş yüzünü bile göstermeden kalkar , hazırlıklarını yaparsın.Hazırlıklarını yaparken için kıpır kıpır , farklı bir heycan...Herkes uykuda,cami cemaati yeni çıkarken camiden sen yolu ele almışsın bile.Gidersin , gidersin...Pınarbaşından geçip keldağa doğru adım adım , yavaş yavaş hareket edersin.Artık bezge sana biraz daha uzaktır.Bir ara durar ve çantandan yemek için hazırladıklarını çıkarır yemeye başlarsın.O da ne karşında muhteşem bir şey var; daha da heycanlanırsın.Çünkü güneş yeni yeni doğuyor, heey...!bende geliyorum nereye dermişcesine sana yoldaş olmak ister.Kızıl rengi güneşe hadi yakala o zaman diyor ve yoluna kaldığın yerden devam ediyorsun.Yükseklik git gide artıyor, yükseklik arttıkça sıra sıra heryer görünmeye başlıyor;Yayladağı,Samandağı,baraj.Suriye... Ayaklarının altında sanki ama haykırsan hiçbiri duymaz seni.Zirveye yavaş yavaş yaklaşırken sanki bir ara pes etmeyi düşünürsün normaldir çünkü çok yorulmuşsundur.Hiç üzülmene gerek yok aslında zirveye ulaştığında o yorgunluğun öyle üzerinden atarsın ki sanki hiç yürümemiş bir kuş gibi oraya konmuşsun.Evet zirvedesin ve her yer seni izliyor;Yayladağı,Bezge,Samandağı,Suriye... (YEDİTEPE EKSPRES)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder